10 Aralık 2010 Cuma

iki şehir, bir ülke

kendim için bir şehir ismi yazabileceğim buraya. B. için de...

ama senin için, kocaman bir ülke ismi yazmaktan gayrısını yapamıyorum. bunun vahim tarafı, aslında o ülkenin kocaman mı yoksa bit kadar bir yer mi olduğunu dahi bilemiyor olmam. bambaşka hikayelerle kulağıma çalınmıştı adı, ama tam yerinden bile bihaberdim, nerede kaldı boyu posu, şehirlerinin ismi! hem bir şehir adıyla anılabilir mi ki olduğun yer?

sen şimdi, birdenbire gerçek olan o hikayelerden birinde misin sahiden?

ne yalan söyleyeyim, B.'den ilk duyduğumda şaka gibi gelmişti... sonraki ilk düşüncem "gene buldu macerayı" oldu, hemen ardından da "macera değil ki bu, ya bir şey olursa!" kaygıları.

ama şimdi en keyifli düşüncem, döndüğünde yapacağımız konuşmalar ve her fırsatta araya sıkıştıracağın, B.'nin ve benim çenemizi kapatmakta kullanacağın "ben hayat tecrübesinin allahını yaşadım" pozların

asmalımescitte, arslanda içerken hayal ediyorum ikimizi. gene yağmurlu bir havada, sokaktan tek tük insanlar geçerken. ikinci dublede, muska böreğiyle köfte arasında, bilmem kaçıncı kez hayal gibi maceralarını dinlerken... babalarımıza kayacak bir ara konuşmamız gene, ağlar gibi olup "saçmalamayalım oğlum" diye güldüreceğiz birbirimizi. sonra ben boktan bi sebepten kızıp kırılacağım, artist S olacağım; sen hemen üstüne manalı manalı bakacaksın ve hatırlatacaksın hayat tecrübesinin, maceranın allahını yaşadığını, artistliğimin artık sana sökmeyeceğini..

işte o zamana kadar burada biriksin istedim birşeyler. şimdi belki yalnız hissediyorsun kendini ya, geldiğinde, okuduğunda anla ki, hiç olmadığım kadar seninleydim.

ben bir şehirde, B. bir şehirde, sen bir ülkede... senin için bir şehir adı veremiyorum, onun yerine sensiz günlerimin anılarını veriyorum. ya da B.'nin de imkanı oldukça sensiz günlerimizin anılarını.

iyi günlerimizde okumak dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder