14 Ocak 2011 Cuma

kaçak gelin

bu kadar ara vereceğimi düşünmemiştim. çok düzenli olmasa da bir kaç günde bir yazmayı planlıyordum. ama iki sebepten dolayı epeydir yazmıyorum.

birincisi yılbaşı öncesi yoğunlaşan işler ve ertesinde gelip giden misafirler... akşamları eve geldiğimde, gelebildiğimde yorgun, isteksiz ve ilhamsız buluyorum kendimi. yarın yazayım demek o kadar kolay ve cazip geliyor ki.

diğer sebepse seninle ve durumunla ilgili şimdi burada ayrıntısına girmeyi lüzumsuz bulduğum ve istemediğim bir takım gelişmeler... böyle yazınca sanki olumsuz bir şeymiş gibi geliyor, ama değil... ve fakat olumlu olarak niteleyebilmek de pek mümkün değil. aslında durumunla ilgili bir gelişme bile değil... biraz daha devam edersem iyice saçmalayacağım.

durumun hala aynı. hala oradasın. hala çıkıp gelemiyorsun. olan şey, şimdilik sadece bize bir ümit kapısı açılmış olması. inşallah geldiğinde öğreneceğin "arkadaşımın arkadaşının arkadaşı" bağlantıları sayesinde durumuna daha özel bir ilgi gösterilmiş olduğunun haberini aldık. birden böyle bir şey çıkınca da sanki hemen sonuç alacakmışız gibi geldi, iyice erteledim yazmayı.

bu bizi ilk başta sevindirdi, havalara uçurdu ise de -haliyle- bir anda bir değişiklik gerçekleşip de sen yanımızda bitivermediğin için bekleyiş daha moral bozucu bir hal aldı. her ne kadar ümidin kötülüklerin en kötüsü olduğu, çünkü işkenceyi uzattığı söylenirse de, bizim durumumuzda böylesi bir işkence bile cennetten bir armağan gibi geliyor. nolur bir şey çıksın buradan, nolur gelebilsin artık allahım diye diye adadıklarımızın haddi hesabı yok.

(biz biz diye konuşup duruyorum ya, B.'nin de farklı bir durumda olmadığını düşündüğümden baştan beri böyle yazdım herhalde. değiştirmeye de gerek görmüyorum)

bu geçen günler içinde kendimi sık sık kaçırdıklarının hesabını tutarken yakalıyorum. bu bazen saçma bir pop şarkısı oluyor, tatlı tatlı dalga geçilebilecek ama sen albüm yayınlandığında buralarda olmadığın için o ilk hissi yaşamayacağını düşündüğüm, üzüldüğüm; bazen de güzel bir film oluyor, benim listemde 1 numaraya yükselecek, seninse kaale bile almayacağın (en sevdiğim filmleri sorduğunda ve nothinghill ve runaway bride cevabını aldığında önce şaşırmış, sonrasında da dalga geçmiş olmanı hala 7. sanatla ilgili cehaletine ve zevklerinin sıradanlığına bağlıyorum. şimdi sorarsan o zaman aklıma gelmeyen indiana jones serisini ve yine o tarihte henüz çekilmemiş olan yüzüklerin efendisinin tüm bölümlerini de eklerim listeme).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder